Türkiye Hangi Dünya Güç Merkezleri ile İşbirliği İçinde Olmalı?
Fehim Güler 04 Mart 2011
Bu makale düşünce birliği veya çatışmasını değil Türk Milli Politikasının Gerçeklerini açıklamak üzere kaleme alınmıştır.
Heyecanlı ve beyin haritasında paraboller ve hiperboller oluşuyor insanın bir yazı okurken. Hele bir düşünce ürünü, sorunlardan ders alan ve çözümlerini arayan sorgulamalarla bezenmiş ise. Ancak bazı konular öylesine içiçe girmiş ki bir yerde doğruyu yakalarken diğer tarftan büyük hataya sürüklenebiliyor insan. Devlet politikasını destekleyen veya karşı argumanları arayan durum muhakemelerine bazen bütünleyici, bazen tamamlayıcı, bazen de eleştirel bilgilerle destekte bulunmak isterim.
''Dost Arap Ülkeleri!!'' Bu Dost Arap Ülkeleri ile yazıya başlamak isterim. Peygamber soyundan gelmekte olan Mekke Şerifi Hüseyin’e bağlı Arap kabileleri Osmanlı’nın düşmanı olan İngilizlerle anlaşıp Osmanlı’ya karşı I nci Dünya savaşında Kanal Cephesi, Kut-ul Amare (IRAK) ta İngilizlerle birlik olmadılar mı? Filistin'de Aksa Kalesini savunan Osmanlı Ordusu, yerli Arapların İngilizlere desteği ile mağlup olmadımı? Suriye yıllarca PKK ve Apo'ya üs ve barınma sağlama dı mı? Devletler arasında dostluk olmayıp çıkar ilişkileri vardır. Bu açıdan Arapların bir kısmı ile dost ülke, bir kısmı ile de pasif dost ilişkiler, bir kısmı ile de hasım ülkeler konumunda olabiliriz.
Ilımlı İslam modelinin hem bize hem de AB'ye, hem de Amerika ve İsrail şürekasına zarar verdiği herkesçe malumdur. Komplo teorilerine inananlar hep biat kültürü önyargısı ile birilerini Washington'a gönderir ve sadakatlerini sunduklarını iddia ederler. Aklı yerinde hiçbir Türk Devlet adamının da bu davranış ve biat kültürü içinde olmayacağını kabul etmemiz gerekmektedir.
Lanet Olsun Avrupa Birliğine, İngiltere, Amerike ve İsrail'e diyenler!!
Bu hançerelerinizden dökülen söylemlerinizi, öfkenizi ve bağımsızlık aşkınızı kabul ediyorum. Ancak artık dünya yalnız ülkeler zinciri değil ki!. Bakın her iki Dünya Harbinde Anglosaksonlar galip gelmişler, Slavlar da 24 milyon insanını kaybederek onlarda II nci Dünya Savaşında Pirus Zaferi kazanmışlar. Tüm krizler ve savaşlar ülkelerin ittifaklar içinde veya Koalisyon anlayışı içinde ülke kümeleşmeleri oluşturularak yürütülüyor. Atatürk Tam Bağımsızlığımızı hiç aklından çıkarmayarak BM veya o zaman ki adıyla Cemiyet-i Akvam'a girmiş, Balkan Paktı ve Sadabat Paktı ile Bölgesel ve Dünya Barışının da tesisine önem vermiştir. Sonraları SSCB nin yayılmacı anlayışına karşı NATO İttifakı kurulmuş, Rusya'nın Boğazlardan üs ve KARS -ARDAHAN'ı talep etmesiyle kendimizi Kore savaşı'nın içinde bulmuşuz. Bunun diyeti olarak ve JAponya'nın inanılmaz desteği ile NATO'ya üye olmuşuz. Bu üyelik bize 60 yıllık sınırların değişmezliği güvencesini vermiş, ülke ''Çağdaş Muasır Milletler Seviyesine Ulaşmada'' yönünü Batıya çevirmiştir.
Türklerin karakterinde zayıfla beraber olma ve destekleme genlerinde var. Uluslararası ilişkilerde de kuvvetli ile beraber yürüme ve milli çıkarları en üst düzeyde kollama konsepti vardır.
''NEDEN CİN, KORE,JAPONYA , RUSYA İLE GUZEL İLİSKİLER KURUP BİR ASYA BİRLİGİNE GİDEN YOLA GİREMİYORUZ. IRAN İ DA YANIMIZA ALİR HİNDİSTAN VE PAKİSTANİ DA KATARAK BUYUK BİR BİRLİK YARATABİLİRİZ. '' diyenler!!
Burada sıralanan beş benzemezle Pakt oluşturamazsınız ki!. Halihazırda Rusya-Çin arasında Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan'ın da katılımıyla ŞANGHAY BEŞLİSİ adıyla bir örgüt var. Hindistan bu örgütte Gözlemci statüsünde. İran da üye olmak istedi ancak şimdilik kabul edilmesi uygun bulunmadı.
ASEAN ise Güneydoğu Asya'da oluşturulmuş ekonomik bir birlik. Üyeleri de ÇİN, Vietnam, Kamboçya ve Filipinler. Bakıldığında bölgesel bir işbirliğini çağrıştırıyor.
Dünyada Güç Merkezleri vardır. Bu güç merkezlerinin dünya ekonomisine yön verme, dünyanın askeri güç oluşturma imkan ve yetenekleri vardır. Dünya Güç Merkezleri ise Kuzey Amerika, Uzak Doğu, Rusya ve Avrupa'dır. Siz dünya ölçeğinde bir güç merkezi ile hareket etmek zorunda olduğunuzu kabul etme durumundasınız.
Bu manada siz Hareket Tarzları olarak yukarıdaki seçeneklerin biri içinde olacaksınız demektir bu. Hareket Tarzı ''Kabil-i Tatbik'' olma yani ''Uygulanabilir Olma'' ilkesi sınırları içinde olmalıdır.
Burada Türkiye >olarak milli hedeflerinizi gerçekleştirecek tercihi yapmak siyasi partilerin değil devletin politikası olmalıdır. Yani TR, Rusya ve Çin Güç Merkezleri ile olamayacağı genel kabul gören bir durum olarak ortaya konmaktadır.
Kuzey Amerika ve Avrupa kendi tercihlerini birlikte hareket etme üzerine kullanmışlardır. Şimdi siz TR olarak en çok fayda sağlayacak Dünya Güç Merkezi olarak neresini görürsünüz? Eğer Rusya-Çin İttifakına yönelirseniz en büyük faydayı değil ama en büyük zararı görürsünüz. Buna ispatı kendinden menkul diyorlar. Belki sizin düşünce sisteminiz dışında konulara parmak basıyorum ama kendi gerçeğimi ve kendi durum muhakememi bu istikamette şekillendiriyorum. Perişan olmuş ülkelerle pakt ve birlik TR'ye kazandırmaz ama götürür.
İran, Irak'ta 1 Milyon insanın Kaybı, BOP ve TR Üzerinde Oynanan Oyunlarla ilgili büyük Paragrafınızda dillendirdiğiniz aykırılıklar, Batıyı be ABD'yi eleştiren düşüncelerinize tamamen hak veriyorum. Ne güzel serzenişlerde ve şikayetlerde bulunmuşsunuz.. Bu gerçekler de Batı'nın Dilemma'sı işet. Batı kendi içinde Washigton-Londra- Telaviv ekseni ile Paris-Berlin-Moskova eksen çatışmalarını yaşıyor. Bu kıta Avrupası ile Ada Devleti İngilter'nin ezeli çatışmasıdır. Bu keza Anglosakson- FrancoGermen çatışmasıdır. Dünyaya egemen olma mücadelesi veren Dünya Güç Merkezlerinin çatışma sürecidir yaşananlar.
''ARTIK KONU İSLAM DEGİL MİLLİ BİRLİK VE BERABERLİGİMİZDİR VE ATATURK CUMHURİYETİNİ SONUNA KADAR MUHAFAZA ETMEK VE GELİSTİRMEKTİR.'' diyenler!!
Fehim Güler 04 Mart 2011
fehim.guler@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder