Fehim GÜLER
30 Nisan 2011
Hükümet İstanbul Kanal Projesini kamuoyuna açıklamıştır. Bu proje Türkiye'nin Montreux Anlaşmasından doğan haklarını ve sorumluluklarını hiçbir şekilde azaltmayacak ve değiştirmeyecektir. İstanbul Kanal Projesi eğer tamamlanırsa sadece bir iç su yolu olabilecek ve uluslararası hiçbir yansıması olmayacaktır. Ülkelerin bu suyolunu kullanmayacaklarını söylemek çok doğru yaklaşım olacaktır. Mevcut yürürlükteki uluslararası antlaşmalardan doğan karineler ve Montreux antlaşmasının ruhunda yatan gerçekler ve rakamların hukuksal dayanağını oluşturacaktır. ABD'nin gözükara siyasetine Türkiye bilerek alet olacaksa ve benim stratejik ortağım ABD !!! için herşeyi göze alırım diyecek bir iktidar olursa İstanbul Boğazından geçişleri durdurmaya veya kanal geçişine zorlamaya yeltenebilir.
Hükümet İstanbul Kanal Projesini kamuoyuna açıklamıştır. Bu proje Türkiye'nin Montreux Anlaşmasından doğan haklarını ve sorumluluklarını hiçbir şekilde azaltmayacak ve değiştirmeyecektir. İstanbul Kanal Projesi eğer tamamlanırsa sadece bir iç su yolu olabilecek ve uluslararası hiçbir yansıması olmayacaktır. Ülkelerin bu suyolunu kullanmayacaklarını söylemek çok doğru yaklaşım olacaktır. Mevcut yürürlükteki uluslararası antlaşmalardan doğan karineler ve Montreux antlaşmasının ruhunda yatan gerçekler ve rakamların hukuksal dayanağını oluşturacaktır. ABD'nin gözükara siyasetine Türkiye bilerek alet olacaksa ve benim stratejik ortağım ABD !!! için herşeyi göze alırım diyecek bir iktidar olursa İstanbul Boğazından geçişleri durdurmaya veya kanal geçişine zorlamaya yeltenebilir.
Karadeniz Çıkışları (Black Sea Exits) diye NATO dökümanlarına sokulmak istenen bu uluslararası su yolu Montreux Antlaşmasında '' Türk Boğazları' diye geçmektedir. Türk Boğazları da Çanakkale Boğazı (Dardanalles), Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı (Bosphorus) 'nı içermektedir. Bir başka deyişle Türkiye'nin Motreux Antlaşmalarına dayalı sorumlulukları Seddülbahir açıklarında karasularımızdan başlamakta ve tüm Karadenizi kapsayacak şekilde takdir, değerlendirme ve sürecin yönetimi TR Dışişleri Bakanlığınca ve Genelkurmay Başkanlığınca takip edilmektedir.
Aşağıda II nci Dünya Savaşında Boğazların Yönetimini talep eden Rusya-TR ilişkilerinin can alıcı paragrafı bilgi için aşağıdadır.
The Soviets returned to the issue in 1945 and 1946, demanding a revision of the Montreux Convention at a conference excluding most of the Montreux signatories, a permanent Soviet military presence and joint control of the Straits. This was firmly rejected by Turkey, despite an ongoing Soviet "strategy of tension". For several years after World War II, the Soviets exploited the restriction on the number of foreign warships by ensuring that one of theirs was always in the Straits, thus effectively blocking any nation other than Turkey from sending warships through the Straits.[15]
Aşağıdaki paragrafta da Boğazlar Rejiminin düzenlenmesine ilişkin satırlarda sadece İstanbul Boğazına değil her iki boğaza da gönderme yapılmaktadır. Dolayısıyla Motreux'nün by-pass edilmesi kanal yaparak mümkün görülmemektedir.
The Montreux Convention Regarding the Regime of the Straits was a 1936 agreement that gives Turkey control over the Bosporus Straits and the Dardanelles and regulates military activity in the region. Signed on 20 July 1936, it permitted Turkey to remilitarise the Straits and imposed new restrictions on the passage of combatant vessels. It is still in force today, with some amendments. It went into effect on November 9, 1936. It was registered in League of Nations Treaty Series on December 11, 1936.[1]
Montreux Antlaşması ile ilgili bilgiler de aşağıdaki sitede yeralmaktadır. Dikkat edilirse imzacı ülkeler arasında ABD yer almamaktadır. Boğazlar teriminin Çanakkale , Marmara ve İstanbul Boğazını içerdiği kırmızı harflerle belirginleştirilmiştir. http://www.ntip.navy.mil/
http://www.encyclopedia.com/
Montreux Convention
- Signatory States: 9
- Entry Into Force: 20 July 1936
Ratified by: Turkey, Great Britain, France, the USSR, Bulgaria, Greece, Germany, Yugoslavia, and Japan (with reservations).
In 1936, the former signatories to the Treaty of Lausanne together with Yugoslavia and Australia met at Montreux, Switzerland to abolish the International Straits Commission and return the Straits zone (the Dardanelles, the Sea of Marmara, and Bosphorus) to Turkish military control. ABD'nin Karadenize Türk Boğazlarından geçişi tabii ki mümkündür, tonaj, gemi tipi, kalış sürelerine bağlı kalmak ve 15 gün önceden Türk Deniz Kuvvetlerine bildirimde bulunmak kaydıyla.. Kanaldan geçince ABD'nin Motreux anlaşmasına göre bildirim yükümlülüğünden kaçamayacağı, uluslararası hukuka ve Montreux Antlaşmasının ruhuna uygunluğu ve bunun zorunluluk olduğu kabul edilmelidir.
İstanbul Kanal Projesi açıklandığında ''MONTRÖ anlaşması sebebiyle KARADENİZ'E SAVAŞ GEMİLERİNİ geçiremeyen ABD’ye alternatif geçiş yolu yapmaktır. '' tezi sıkça söylenmiştir. Neden geçemesin ki? Gürcistan-Rusya Krizinde ve Savaşında ABD savaş gemileri geçti ve 21 gün Karadenizde kaldılar. Boğaz varken neden kanaldan geçme fikrine saplanılmıştır bilinmez. Her devlet geçer, ABD de geçer.
Karadenizde aynı anda bulundurulacak gemi cins ve tonajlarının Boğazlarla ilgisi yerine havuzdaki Karadenize sahildar olmayan ülkelerin savaş gemilerinin Karadenizde kalacakları 15 günlük süre ile alakası vardır.
Amerika veya başka ülke farketmez, nereden geçtikleri de farketmez.
Kanaldan geçince savaş gemilerinin rejimi değişmez. Karadenize Sahildar Ülkelere karşı Montrö Anlaşmasının hükümlerini uygulama sorumluluğu vardır Türkiye'nin. Türk Boğazları ve İstanbul Kanal Projesini kıyaslama ve eleştiriler rasyonel ve mevcut uluslararası anlaşmalara ve hukuka uygun olmalıdır. İstanbul Kanal Projesinin Amerika'ya alternatif Karadenize çıkma yolu olacağı teorisi anlamsızdır ve tezi yanlış zemine oturtmak demektir.
Burada projenin uluslararası su yolu statüsündeki İstanbul Boğazından ücretsiz geçmek varken dev tankerlerin ücretli ve de dar bir kanala girmeyeceği ve bu tankerlerin uskurlarının yaratacağı mega türbülanslara kanalın dayanamayacağı gibi ekonomik , teknik, hukuki gerekçeler ön plana alınarak proje yorumlanma ve eleştirilmelidir.
Sözün kısası hiç bir ekonomik değeri olmayan bir projenin ardından hepimiz sürüklenir olduk. Hiçbir Katma Değer üretmeyecek, gelir sağlamayacak ve sadece bizi kemirecektir. Bence bunu tartışmak projeyi ödüllendirmek anlamına da gelmektedir.
Saygı ve sevgilerimle..
Fehim Güler
Amerika veya başka ülke farketmez, nereden geçtikleri de farketmez.
Kanaldan geçince savaş gemilerinin rejimi değişmez. Karadenize Sahildar Ülkelere karşı Montrö Anlaşmasının hükümlerini uygulama sorumluluğu vardır Türkiye'nin. Türk Boğazları ve İstanbul Kanal Projesini kıyaslama ve eleştiriler rasyonel ve mevcut uluslararası anlaşmalara ve hukuka uygun olmalıdır. İstanbul Kanal Projesinin Amerika'ya alternatif Karadenize çıkma yolu olacağı teorisi anlamsızdır ve tezi yanlış zemine oturtmak demektir.
Burada projenin uluslararası su yolu statüsündeki İstanbul Boğazından ücretsiz geçmek varken dev tankerlerin ücretli ve de dar bir kanala girmeyeceği ve bu tankerlerin uskurlarının yaratacağı mega türbülanslara kanalın dayanamayacağı gibi ekonomik , teknik, hukuki gerekçeler ön plana alınarak proje yorumlanma ve eleştirilmelidir.
Sözün kısası hiç bir ekonomik değeri olmayan bir projenin ardından hepimiz sürüklenir olduk. Hiçbir Katma Değer üretmeyecek, gelir sağlamayacak ve sadece bizi kemirecektir. Bence bunu tartışmak projeyi ödüllendirmek anlamına da gelmektedir.
Saygı ve sevgilerimle..
Fehim Güler
fehim.guler@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder