Fehim Güler
1 Mayıs 2011
Kanal İstanbul ve Montrö Antlaşması bir kaç haftadır fazlaca ve lüzumundan fazla tartışılır oldu. Montrönün Karadenize sahildar olmayan ülkelerin Karadenizde aynı anda bulunduracakları gemi cins ve tonajları ile savaş gemilerinin Karadenizde kalacakları 15 günlük süre ile alakası vardır.
Amerika veya başka ülke farketmez, nereden geçtikleri de farketmez.
Kanal İstanbul'dan dan geçince savaş gemilerinin rejimi değişmez. Karadenize Sahildar Ülkelere karşı Montrö Anlaşmasının hükümlerini uygulama sorumluluğu vardır Türkiye'nin. Aman mukayese veya eleştiriler rasyonel ve mevcut uluslararası anlaşmalara ve hukuka uygun olmalıdır. Amerika için alternatif Karadenize çıkma yolu teorisi tezi yanlış zemine oturtmak demektir. Bu itibarla bazı düşünürlerin bu yöndeki siyasi öngörülerinin isabetli olmadığını veya bu kanalın ABD savaş gemilerine alternatif çıkışı temin amaçının hedeflendiği yorumu son derece yanlış ve gerçeklerle bağdaşmadığını düşünmekteyim.
Burada projenin uluslararası su yolu statüsündeki İstanbul Boğazından ücretsiz geçmek varken dev tankerleri ücretli ve de dar bir kanala sokmaya ve bu tankerlerin uskurlarının yaratacağı mega türbülanslara kanalın dayanamayacağı gibi ekonomik , teknik, hukuki gerekçeler ön plana alınarak yorumlanmalıdır.
Sözün kısası hiç bir ekonomik değeri olmayan bir projenin ardından hepimiz sürüklenir olduk. Hiçbir Katma Değer üretmeyecek, gelir sağlamayacak ve sadece bizi kemirecektir. Kanal İstanbul, şehirleşme alanının İstanbul'un orman alanlarının iskana açılması ve su havzalarının kirlenmesi sonuçlarını getirmekten başka bir konuya hizmet edemez. Bence bunu tartışmak projeyi ödüllendirmek anlamına da gelmektedir.
Saygılarımla.
Fehim Güler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder