Fehim Güler
08 Kasım 2011
Abbasiler zamanında İslamiyetin kabulu ile Bağdat kuzeyindeki Samarra şehrine oymaklar halinde Horasan ve Türkmenistan üzerinden göç eden Türkler İslam İmparatorluğunun asker sınıfını oluşturmuşlar ve ilk olarak Doğu Roma İmparatorluğu veya Bizans İmparatorluğuna karşı ilk olarak Malatya ve Elazığ yörelerini alarak Anadoluya yerleşmeye başlamışlardır.
Daha sonra İran ve Anadolu'da Selçuklular ile Anadolu Selçukluları ve Karakoyunlular ile Akkoyunlular egemen olmuşlardır. Bu devletlerin dayandığı topluluklar Türkmen boyları olmuşlardır. Musul Atabeyleri ve Osmanlı döneminde bu topraklarda Türkler 1000 yılı geçkin süreyle yöneten ırk olarak tarihe geçmişlerdir. Birinci Dünya Savaşında Kut-ül Amarede İngilizler karşısında bölgeyi kaybeden Osmanlı İmparatorluğu ne acıdır ki Musul'u masabaşında vermiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Lozan Anlaşması (1923) ve Hudut ve munasebat-ı Hasenei Hemcivarı Anlaşması ile de (1926) Musul ve Kerkük'ü İngilizlere bırakmak zorunda kalmıştır.
Günümüzde Irak Türkmenlerinin yerinde kal prensibi uyarınca Türkiye'ye göçleri tercih edilen bir yöntem olmamıştır. Ancak bölgeyi Misak-ı Milli sınırları içinde kabul eden Türkiye, Körfez Krizi (1991) ve Körfez Savaşında (2003) önce Çekiç Güç himayesinde ilk kuruluşunu tamamlayan K.Irak Bölgesel Yönetimi Amerika'nın Mezepotamya'da Irak Devleti içinde Muhtar Cumhuriyet halinde tanımaya icbar edilmiştir. Şimdi Amerika'nın 2011 yılı sonuna kadar Irak'tan çekilmesiyle kendi başlarına bırakılacağa benzemektedir.
Irak'ın üniter Devlet yapısı ortadan kaldırılmıştır. Bu aşamada Kuzey Irak bağımsız bir devlet olmasa da Kürdistan'ın çekirdeğini teşkil etmesi de mümkün görülmemektedir. Türkiye'ye rağmen bölgede bir Kürt Devleti kurulamayacağını Amerika kabul etmiştir. Kürt Ulusal Kongresi (KNK) Barzani ve Talabani'yi Türkiye ile işbirlikçi davranışlarından ötürü suçlamaktadır. Sular durulmayacaktır.
Dahası bu bölgeyi Amerika Federe Devlet şeklinde Türkiye'ye bağlama niyetleri de bilinmektedir. Bu haliyle Türkiye'nin İç Güvenlik sorunlarını daha da büyütecek bu siyasi şekillenme tarafların ortak iradesini yansıtmamaktadır. Bu durumda Türkiye, Irak'tan bir toprak talebi olmaksızın Türkmenlerin temel hak ve hürriyetlerini Anayasal güvence altına alma ve Kerkük-Musul bölgesinin K.Irak Bölgesel Yönetimi egemenliğine terketmeme politikasını izleyen bir Milli Politikaya sahiptir. Bu politikanın 8 yıllık Amerikan işgalı süresince başarılı olduğu söylenebilir.
Ancak Türkiye bu politikanın daha fazlasını Amerika ve Irak ile koordine etmek ve Irak'ın içinde Kürdistan Devletini çağrıştıracak bir oluşumun sınırlarını Türkmeneli coğrafyasından uzak tutmalıdır. Türkiye, Irak Sünni Arapları ile işbirliğine giderek Türkmeneli-Sünni Arap unsurları içine alan siyasi bir yapılanma ile Musul ve Kerkük şehirlerini Arap-Türkmeneli Ortak Federe Devletinin teşkilini öngören bir milli politika ve milli stratejisini askeri mukabele seçenekleri ile de desteklemelidir. Türkiye, Irak Devletinin üniter yapısının korunmasını ilke olarak korumalı ve bu üniter yapı içinde Türkmenlerin siyasi ve kültürel haklarının gözetildiği bir Anayasa düzenini desteklemelidir.
Fehim Güler 08 Kasım 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder