4 Ocak 2012 Çarşamba

Dolaylı Strateji ve Milli Güvenlik Siyaseti

Dolaylı Strateji ve Milli Güvenlik Siyaseti


Fehim Güler 16 Mayıs 2011
 
    Birleşmiş Milletlerde Temsil Edilmeyen 60 Ulus ve Topluluk vardır. Bu konu bumerang gibiçalışır aslında.  Eşitlik, insan hakları, demokrasi ve temel hak ve özgürlükler... Hep bu değerlerle yola çıkılır.  Dünyada BM de temsil edilmeyen ulus ve toplulukların nüfus olarak kimi bağımsızlığı hakederken çoğunlukla dünya egemenliği peşinde koşan süper güçlerin elinde maşa olur ve dolaylı stratejilerine ve örtülü savaşlarına kurban olurlar. 

    Mc Kinder ve Amiral Mahan'ın jeopolitik görüşlerinin uygulama alanı olan dünyaya egemen olma yarışında iki süper güç olan ABD ve Şanghay Örgütü (Rusya-Çin-Hindistan ve OrtaAsya Türk Cumhuriyetleri) nin ara yüzeyi olan bölgeler çatışma ve sürtüşme bölgeleri olarak ortaya çıkmaktadır.  Bu bölgelerde de indirect Strategy (Dolaylı Tutum veya Dolaylı Strateji) denen oyunun kuralları oynanmaktadır.  Bu oyun bazan Örtülü savaş denen ve istihbarat örgütleri eliyle hedef ülkelerde azınlıklar ve etnik gruplar üzerinden yapılmaktadır.  Bu örgütler içinde en yaygın olarak bu stratejiyi uygulayan CIA, KGB, M 16 ve MOSSAD sayılabilir.  Ancak büyük maliyetlerle yapılan bu Örtülü Savaş çoklukla CIA tarafından yapılmaktadır. 

    ABD dünya egemenliğine giden yolun potansiyel süper güç olan Rusya Federasyonunun parçalanması,  Çin'in parçalanması ve Şanghay Örgütü arasındaki dokunun zayıflatılması ve Şeytan Ülkeler Ekseni olarak adlandırılan İran, Irak ve Kuzey Kore'nin etkisizleştirilmesi olduğunun farkındadır. 

    Bu temel stratejik bakış açısının sahadaki uygulamaları olarak Rusya ile NATO bağlantılı ''Barış İçin Ortaklık '' projesi , NATO'nun genişlemesi ve Avrupa Birliği Yapılanması ve Genişlemesi ile Füze Kalkanı projesi ile Batı cephesinde Rusya cephesini kuvvetlendirmektedir.  Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da ise Rusya'nın nüfuz alanını yoketmeyi başararak ABD ve AB politikalarına uygun rejimler ihdas etme yolunda hayli mesafeler almış bulunmaktadır.  Irak'a yapılan müdahale ile de hem İsrail'in bekasını, hem de Amerikan birliklerinin konuşlanma ve deniz-hava ikmal yollarını güvence altına almayı gerçekleştirmiştir. 

    Afganistan Savaşı ile de ABD Şanghay Örgütünün en güçlü üyeleri Rusya, Çin ve Hindistanın tam ağırlık merkezi olan Afganistan Savaş Alanı ve ona bitişik Özbek, Kırgız , Kazak ve Türkmen topraklarında  kuvvetli bir Amerikan varlığını göstermeyi başarmıştır. Bu mevcudiyet ile Şanghay Örgütünün bütünlüğüne kama gibi girerek onun yumuşak karnına oturmuştur. 

    Amerika Rusya'nın bir diğer yumuşak karnı olarak Karadenizi de görmektedir. Türkiye'nin Montreux Antlaşmasının yeniden tartışılmasını istememesi ve Karadenize sahildar olmayan ülkelerin bir iç deniz niteliğinde bu denizde ne NATO'ya ne de ABD'ye hoşgörülü davranmaması onun doğru politikasıdır. 

    Amerikanın rakip addettiği Rusya-Çin ittifakı ve Şeytan Ülkeler ekseni ülkelerinden İran'ın zayıflatılması ve kontrol altında tutulması için BM 'de Temsil Edilmeyen Ulus ve Toplulukları ''Dolaylı Strateji'' konsepti içinde kullanmakta ve bu halkların bazı hallerde daha da ezilmesine yolaçmaktadır.  Bu anlamda BM Temsil Edilmeyen Uluslar ve Topluluklar içinde en fazla öne çıkanlar Abhazya,  Tibet,  Doğu Türkistan,  Güney Azerbaycan ve K. Irak Bölgesel Yönetimi ile Belücistandır.  Bu Muhtar Cumhuriyetlerin seçilmesi gerçeği tesadüf olmayıp Dünya Egemenliği yolunda iki süper gücün ortak kesişme bölgelerinde ara yüzey oluşlarında yatmaktadır. 

    Bu Otonom Yönetimlerden Abhazya ve bununla eş önemde Güney Osetya ABD'nin Trans Kafkasya'da artan nüfuzunu kırmak ve onu dengelemek isteyen Rusyanın çatışma alanlarıdır.  Tibet ve Doğu Türkistan ise ABD'nin Sub-Continental Bölgede ve Afgan topraklarında  yükselen varlığı nedeniyle Çin'in kendisine bağlı bu bölgelerde ABD ve Batı kaynaklı tehdit algılamasının çatışmaya dönüştüğü coğrafyalardır. 

    Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi denklemini işte yukarıda anlatılan büyük denklem içinde yorumlamak ve ABD'nin İran'ın Ortadoğu ülkeleri üzerindeki konvansiyonel tehdidi yanısıra İsraile dönük Nükleer tehdidini göğüsleme stratejisi içinde çözümlemek gerekmektedir.  ABD'nin bu iki hedefli İran tehdidini karşılayacak daha rasyonel politika ve stratejileri Türkiye üretmedikçe Kürtçülük tehlikesi berteraf edilemeyecektir. 

    Akla Türkiye'nin ABD ve İsrail ile stratejik ortaklık yaparak Türkiye'ye yönelik İran kaynaklı Şeriat Tehdidi ve ABD-PKK kaynaklı Bölücülük tehdidinin ortadan kaldırılabileceği düşüncesi gelmektedir.  Bunun için Türkiye'nin devlet politikasının ve mevcut devlet kadrolarındaki dinci yapılanmanın değiştirilmesi gerekmektedir.  Değişimi ister görünen ama değişmeyen siyasi yapının sağlıklı ve yumuşak bir geçiş döneminin ağrılarını çekerek uzun vadede bu siyasi irade ''Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi''ne yansıtılması hedeflenmelidir.

    Türkiye'nin Doğu politikasının olmadığı bilinen açık bir gerçektir.  İran TR için en yakın ve en tehlikeli tehdit iken Kasr-ı Şirin Anlaşmasından buyana (1639) doğu sınırları hiç değişmemiştir.  Safaviler, Karakoyunlular ve Akkoyunlular Devletleri Türkmenler tarafından kurulduğu halde İran platoları aşağıdaki coğrafyada görünen sayısız etnik gruplar Şii mezhebine dayalı İran İslam Devleti olarak Ortadoğunun kuvvetli bir devletidir.  Kırılgan görünen bu yapının sağlamlığı veya zayıf yönü din devleti olma kültürü ve geleneklerinden kaynaklanmaktadır.  Ancak artık bu devrilen Libya İslam Cemahiriyesi ile büyük bir karışıklık içinde Devletsiz Devletler sınıfına düşen Pakistan İslam Cumhuriyetinden sonra sıra İran'a gelmek üzeredir.  İran domino taşlarının yıkılması etkisinden sıyrılamayacak ve yarattığı tehdit odaklı siyaset onu bitirecektir.

    Eurasia coğrafyasında imparatorlukların ve süper devletlerin doğduğu ve geliştiği topraklar Akdeniz havzası ile Ortadoğu olmuştur.  Bu topraklar yapay devletlerin ve mikro devletlerin yaşayabileceği koşulları hiç bir zaman taşımamıştır.  Bu topraklar insan kaynakları açısından en zengin gelecek vaadeden Türklere sayısız kereler Devletler Kurma fırsatını vermiştir.  Bu toprakların jeopolitik kullanımında söz sahibi olmak isteyen mevcut süper güçlerin Türkiye'nin işbirliğini veya Türkiye'nin yokedilmesini amaçlamaları da tarihten gelen sürekli emelleri olacaktır. 

    Türkiye yetişmiş insan gücü, kuvvetli ekonomisi ve dünya ölçeğinde güçlü Ordusu ile egemenliğini kimseyle paylaşmayacak ve Ata Yurdunu gelecek kuşaklara daha güçlü bir şekilde aktaracaktır.  Türkiye, bölünme tehdidinin odağında bulunan yabancı ve yerli siyasi, askeri ve psikososyal güçlerin demirattığı kirlenmiş ve kanserleşmiş dokularını temizlemek zorundadır.  Bunu gerçekleştirecek irade bu ulusun aklı seliminde ve bu devleti yöneten yasama, yargı ve yürütme organlarının damarlarında hala dolaşan sessiz çoğunluğun düşünce gücündedir.   Türkiye büyük oyun içinde kendisine biçilen oyunu oynayacak aktör devletler olma yerine ''Senaryo Yazabilen ve bu Devletlerarası Oyunu potansiyel stratejik ortaklarına pazarlayabilen ve kendi ulusal çıkarlarını İndirekt Stratejilerle - Dolaylı Tutum ile koruyabilen devlet olmalıdır.  İhtiyacımız olan olgu ise Düşünce Kuruluşlarının ürünleri olan strateji ve konseptleri yatay işbirliği modeli ile dış devletlerle ortak ürüne dönüştürmek ve Şeriat olgusu ile bölücü Kürtçülük olgusunu tarihin derinlerine gömmektir. 

    Tanrı Biz Türkleri Kafkasya Irkı (Beyaz Irk) ile Sarı Irk arasında tampon Olsun diye Yaratmadı.  Tanrı Türkleri Avrasya Gücü olarak Cihan Şümul Devletler kursun diye yarattı.  Türkler Batının güdümünde değil ama Batı ile birlikte bölgesinin yükselen gücü olacak değerlere ve koşullara sahip olduğunun idraki içinde Ulusal Politikasını ve Ulusal Stratejisini uygulamalıdır.

Saygılarımla...
Fehim Güler  16 Mayıs 2011
fehim.guler@gmail.com

Bu yazı Sayın Gülsev İrhan'ın Avrupa'da yapılacak Güney Azerbaycan Bağımsızlık Mitingi ve Yürüyüşü nedeniyle yayımladığı ileti üzerine kaleme alınmıştır.  Kendisine Minnet Duygularımla..
FG

2 yorum:

  1. Sayın Değerli Fehim Güler bey,
    16 Mayıs 2011 Tarihli Değerli yazınızda benim adıma da yer vererek beni onurlandırdınız..
    En derin Saygılarımla
    Gülsev Eyüboğlu İrhan

    YanıtlaSil
  2. Icimizden birilerinin Ataturkcu ve Turkcu kisilikleri fikirlerimize bahar cemresi gibi dusuyor. Kaleleri insa eden gunesin alninda ter doken ve tas kesen ustalar degil, o taslari neden kestigini bilenlerdir. Bitmeyen Turkluk duygulariniza saygilarimla.
    Fehim GULER

    YanıtlaSil